17 Mart 2025

Bahçeli ve Fidan’ın yanılgısı: “Kurucu önder, kurucu irade”

Toplum neye hazırlanıyor?

MHP ile DEM arasında yaşanan balayı İmralı ekibinde yer alan DEM milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in vitesi yükseltmesiyle yeni bir aşamaya ulaşıyor.

Öcalan’ın PKK’ya “silahları bırakın, partiyi feshedin” çağrısından bir gün sonra Habertürk’e çıkan Sırrı Süreyya Önder Devlet Bahçeli’ye çiçek üstüne çiçek atıyor:

“Devlet Bey birebir insan ilişkilerinde şu siyasi yaşamda gördüğüm haza en zarif insanlardan biridir.

(...) Daha önce değişik adlarla kurduğumuz partilerin milletvekilleriyle her vesileyle tokalaşan, halini hatırını soran, yakınını kaybettiğinde taziye için mutlaka arayan ama, siyaseten en sert şekilde tartıştığımız bir rakibimizdi.

Fakat bu asaleti Devlet Bey’den başka pek kimsede göremedik.

(...) On bir yıl önce çözüm süreci sarsıntıya uğramıştı. O zaman ben bu meselenin Devlet Bey ile çözüleceğini söylemiştim”.

Sırrı Süreyya kamuoyunda bilinen, sağa sola tehdit savuran Bahçeli için farklı bir portre çiziyor. Onun “terörist başı gelsin, Meclis’te konuşsun” dediği ilk çıkışı sonrasında, Bahçeli’nin kendisini aradığını, orada Ahmet Türk’ün de bulunduğunu vurguladıktan sonra, aynı yayında:

“Kendisine, çiviyi arşı alaya çaktınız, henüz değerlendirmeye boyumuz yetmiyor, dedim.

(...) Ahmet Abi ile sohbet ettiler. İki farklı siyasi partinin değil de, birbirine azami saygı ve özen gösteren iki bilge kişinin hasbıhal etmesini izledik”.

Siyasi rakipleri arasında Bahçeli’ye böylesine güzelleme döşenen birini pek hatırlamıyorum. Sırrı Süreyya TV’de kendisini yine tutamıyor:

“Bahçeli vicdan sahibi, sorumluluk sahibi biri, ben buna çok yüksek kıymet biçtim”.

MHP ile DEM arasındaki zincirleri, ama şimdilik, sonuna kadar kıran bir değerlendirme. MHP - DEM ilişkileri kayıtlarında yer almaya aday.

“Kurucu önder”

Bu övgü Bahçeli’yi aşka getiriyor!.. Bir kez daha herkesin ağzını açık bırakıyor:

“PKK’nın kurucu önderi tarafından hazırlanan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın...”

Bahçeli’nin dilinde kırk yıldır, evet kırk yıldır “terörist başı, bebek katili” olan Öcalan aniden “kurucu önder” gibi, tarihsel, yüce bir kavrama yükseliyor!..

Neredeeeen nereye!.. Öcalan artık “kurucu önder!..”

Vay arkadaş!..

Bu lafa tepkiler üzerine, MHP Genel Başkan Yardımcısı:

“Kabul edelim ya da etmeyelim, bu teknik bir gerçekliktir”.

Teknik bir gerçeklik mi, yoksa teknik bir saptırma mı, onu tarih kitapları yazıyor.

1921 ve 1924 anayasaları

Bahçeli’nin bu ifadesini Dışişleri Bakanı Hakan Fidan daha farklı formüle ediyor, “kurucu irade” diyerek.   

Kemalist olmaya gerek yok, Kurtuluş Savaşı tarihine bakmak yetiyor. Anayasalar ve tarih kitapları “kurucu önder” ya da “kurucu iradenin” tarihteki yerine ve tanımına açıklık getiriyor.

Bunların başında genç yaşta aramızdan ayrılan anayasa hukuku profesörü Bülent Tanör’ün incelemeleri geliyor, onun birbirini izleyen “Kurtuluş” ve “Kuruluş” kitapları. Orada Tanör:

“1921 ve 1924 Anayasaları Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk Ulusu’nun kurucu iradesi ve kuruluş anayasalarıdır. İki anayasa da kurucu iradenin eseridir. O irade Kurtuluş Savaşı’nda doğmuş, daha sonra Cumhuriyet’i kurmuştur. Kuruluş kurtuluşun devamıdır. Kurucu önder Atatürk’tür”.

Bu kadar net!..

İç içe geçmiş iki süreç

Tanör’e göre:

“Bu kitaplarda incelenen Türk Devrimi’dir, bu devrimin iki cephesi vardır. Kurtuluş ve Kuruluş. Kurtuluş bağımsızlık savaşını ve bunun özelliklerine ilişkin olup, 30 Ekim 1918 - 24 Temmuz 1923, Mondros - Lozan arasını kapsar. İkinci süre olan Kuruluş birincisiyle iç içe geçmiştir. TBMM’nin açılması, 23 Nisan 1920, yeni siyasal - anayasal yapılanmanın başlangıcıdır. Kuruluş’la ilgili atılımlar 1940’lara kadar sürecektir”.

Bahçeli’nin ifadesiyle “kurucu önder”, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ifadesiyle “kurucu irade” tarihimizde çoktan yerine oturmuş, anlam kazanmış, benimsenmiş, tartışma dışı kavramlardır.

Öcalan’ın çağrısı üzerinden gelişmeleri yönlendirmek varken, kavram kargaşası yaratmak gereksiz soru işaretlerine yol açıyor.

Bahçeli ve Fidan’ın bunları bilmemesi mümkün mü?..

O halde, toplum neye hazırlanıyor?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Birleşerek bölünmek: Suriye Özerk Kürt Bölgesi'ne doğru

SDG kendi bütünlüğünü koruyarak, Şam Yönetimi ile birleşiyor. Ama birleşirken, yeni bir özerk bölge ortaya çıkacağı için, birleşirken, Suriye bölünüyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan Türkiye’yi düşündürmesi gereken bir durum

Halk TV davası: Elli yıldır böyle dava görmedim

Yaklaşık altı saat süren duruşma sonunda Suat Toktaş tahliye edilirken, herkes beraat ediyor. Zaten olmayan bir suçun işlenmediğini mahkeme kabul ediyor ve biz bundan dolayı sevinç çığlıkları atıyoruz!

“Beyaz Saray’da Cinayet”

Trump’la birlikte Beyaz Saray’da elbette fiilen bir cinayet yok ama, her uluslararası görüşmede insanlık adına utanç duyulacak manzaralar, önüne geleni tehdit etmeler birbirini izliyor. Bundan sonra Beyaz Saray’da Trump ile kim görüşür, başına neler gelebilir, hiç belli değil.  Trump’ı kim, nasıl frenler, o da belli değil

"
"